Sosyal Medya

Makale

Kaderin ironisi: Erdoğan’ın karizması

Siyaset dramatik tercih anları yaratıyor ve siyasetçinin ‘kumaşı’ da o anlarda ortaya çıkıyor. Bu ‘kumaşı’ oluÅŸturan unsur sadece siyasetçinin kiÅŸiliÄŸi deÄŸil. Ä°nandığı misyon ve beraber yürüdüÄŸü insanlara olan güveni de birincil derecede önemli. Bu açılardan bakıldığında AKP çok avantajlı bir parti… Büyümenin getirdiÄŸi bütün ‘bulanıklaÅŸmaya’ raÄŸmen, ana kadro iç insicamın korunmasını saÄŸlayacak deÄŸiÅŸikliklerle sürekli yeniden oluÅŸtu. Buna ErdoÄŸan’ın cesareti ve dik duruÅŸu ile olaÄŸanüstü bir katkı yaptığı açık. Ama sadece o da deÄŸil… Çünkü ErdoÄŸan parti içindeki benzersiz karizmasına karşın, kolaya kaçmayan bir liderlik gösterdi. Kendi dışına çıkarak kendisine ve partisine bakmayı becerebilen bir liderlik… Bunu cumhurbaÅŸkanlığına geçiÅŸ sürecinde açık olarak sınamış olduk. ‘Yeni’ Türkiye’nin neyi gerektirdiÄŸini ErdoÄŸan geniÅŸ ufku ve sezgisel yetenekleriyle anladı ve uyguladı. 

Bütün bunlar bugün niçin Recep Tayyip ErdoÄŸan diye bir ‘fenomenle’ karşı karşıya olduÄŸumuzu yeterince anlatıyor. Çünkü bugün ErdoÄŸan sadece bir siyasetçi, lider veya CumhurbaÅŸkanı deÄŸil, muhalefetin ve karşıtlarının bile referans almaktan vazgeçemediÄŸi ‘yeni ve kalıcı gerçekliÄŸin sesi’. Bu ses doÄŸal olarak birçokları için bir tehdit, diÄŸerleri için ise tutundukları bir umut dalının somutlaÅŸmış hali. Dolayısıyla ErdoÄŸan’ın karizması sadece kendisiyle ilgili bir nitelik deÄŸil. Onun hem olumlu hem olumsuz anlamda nasıl algılandığıyla doÄŸrudan baÄŸlantılı. AKP ve ErdoÄŸan üzerindeki tehditler, AKP karşıtlarının bel altı stratejisi ve aydınların kör gözüm parmağına yanlı bakışları bu karizmayı geniÅŸleterek baÅŸlı başına bir ‘siyasete’, bir siyasi duruÅŸa dönüÅŸtürüyor. 
AKP’nin seçim baÅŸarılarının ardında söz konusu karizmanın da payının olduÄŸu açık. Çünkü AKP seçmeninin hatırı sayılır bir bölümü açısından ErdoÄŸan, AKP misyon ve siyasetinin bütününü kucaklayarak bir yandan basitleÅŸtiren, öte yandan da insanileÅŸtiren bir lider. EÄŸer AKP sandıkta geriletilecek ise herhalde muhalefetin ErdoÄŸan’ın karizmasını yıpratması gerekiyor. Ne var ki siyaset her zaman iki yönlü sonuçlara açık. Siz ErdoÄŸan’sız bir siyaset hayal edip, yolsuzluk suçlamasının her halükarda liderin prestijini yerle bir edeceÄŸini öngörebilirsiniz. Ama liderin nasıl ‘cevap’ vereceÄŸini de doÄŸru öngörmeniz gerekir. Nitekim bugün ErdoÄŸan’ın karizması geçmiÅŸe nazaran çok daha fazla. Bütün ‘yolsuzluk’ ve ‘otoriterlik’ bombardımanına raÄŸmen… 
Muhalefet için ne kadar öÄŸretici bilinmez ama ErdoÄŸan’ın prestiji Gezi ve özellikle 17 Aralık sonrası daha da arttı. AKP tabanı bu prestiji kendi eliyle onardı ve çıtasını yükseltti. Çünkü karşılarında bir tehdit vardı ve o tehdit askeri darbeden daha kritikti. Askeri darbeler siyasetçiyi çaresiz bırakabilir ama onu aynı zamanda daha da meÅŸru kılar ve eninde sonunda ‘normale’ dönülür… Ama Gezi ve 17 Aralık süreçleri iki unsuru öne çıkardı. Birincisi tehdidin Batı’dan geldiÄŸi algısıydı. Bunda Mısır’daki darbenin Batı tarafından desteklenmesi de büyük rol oynadı. Ancak günümüzde askeri darbeyi desteklemesi beklenmeyecek Batı’nın böylesine kolayca ‘karşı kampta’ yer alması büyük bir tehditti, çünkü Batı onaylamadan ‘bu iÅŸler olmazdı’… Ä°kincisi tehdidin asıl unsurunun ‘içeriden’ gelmesi, Gülen cemaatinin sürükleyici olmasıydı. Çünkü muhafazakâr kesimi sosyolojik olarak ayrıştırmak kolay deÄŸildi ve bu ayıklama olmadan kendi tabanından, hatta kendi parti grubundan bile emin olmak imkânsızdı. Dahası AKP ve ErdoÄŸan ÅŸunu gördü: EÄŸer Gülen olayını çözemezsen yakında başın askerle de derde girer ve Kürt meselesini de çözemezsin. Bu yeni ve farklı mücadele sürecinde AKP daha önceki demokratik açılımlarına ters yönde adımlar attı. ErdoÄŸan’ın dili de müsamahaya yer vermeyen bir katılığa büründü. Çünkü süreçte yapılacak en ufak bir atlamanın çok büyük risk taşıdığına inandılar. 
ErdoÄŸan bunu tabana anlatabildi. Aslında çok da zor olmadı… AKP seçmeni fazlasıyla siyasi bir bakışa sahip ve söz konusu tehdit algısını aynı derecede taşıyor. Ayrıca bu seçmen kitlesi laik kesimin aksine Gülen cemaatini bizzat kendi hayatından, çevresinden tanıyordu. Bürokrasi içinde herkes birbirinin kim olduÄŸunu ve ne yaptığını az çok biliyordu. Buna Batı’nın ErdoÄŸan ve AKP alerjisini besleyen bilinçli cehaleti eklendiÄŸinde ve Gülen cemaatinin de esas olarak Batı üzerinden mücadele yürütmesi ile birlikte AKP’liler için resim berraklaÅŸtı. 
Söylenenlere bakılırsa ErdoÄŸan böylece ‘otoriter’ oldu. Gelgelelim otoriterlikten hoÅŸlanmayan bu tabanda daha makbul, prestijli ve karizmatik biri haline geldi. Kaderin ironisi herhalde… 

AKSAM.COM.TR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.